Güz Sancısı | Yönetmen Hakkında

Tomris GİRİTLİOĞLU 1957 yılında Konya' da doğdu. İlk, Orta ve Lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun olduktan sonra 1979 yılında çevirmen olarak TRT'ye girdi.1981 yılında yardımcı prodüktörlük sınavını kazanarak, Çocuk Programları ve Eğitim Kültür Programlarında asistan olarak çalışmaya başlayan GİRİTLİOĞLU daha sonra Belgesel bölümünde görev yaptı. Bu sırada 3 belgeselin yönetmenliğini gerçekleştirdi. 1988 yılı sonunda Drama Programları Müdürlüğüne geçen GİRİTLİOĞLU, bu bölümde ödül alan bir çok sinema filmi yönetti.

Güz Sancısı | Yönetim Yorumu

Aynı toplum içerisinde farklı kültür ve inançlara sahip kişilerin hayatlarını parçalayan bir dönemin, giderek çürüyen bir kentin ve bu kentte yaşanan bir aşkın öyküsüdür GÜZ SANCISI. Yılmaz Karakoyunlu'nun yetenekli ve sorumlu kalemi ölümsüz aşkların şiirsel anlatımını kusursuz işlerken, zamanın gerçeklerine bir tarihçinin bilimsel yaklaşımını da getirmektedir.

1955 yılının yaz aylarında İstanbul... Demokrat Parti iktidarı 54 seçimlerinden zaferle çıkmış olmasına karşın sürekli bir yıpranma süreci içerisine girmiştir. İktidarın ilk birkaç yılında yaşanan iyimserlik ve başarı atmosferi yavaş yavaş sönmektedir. Böyle bir ortamda Türkiye ile Yunanistan arasında patlak veren kriz yeni bir milliyetçilik dalgasının yükselmesine ve yurt içindeki siyasi başarısızlığın gizlenmesine imkan tanımıştır.

Bu yıllarda İstanbul; hala eski kozmopolit havasını koruyan semtlere sahiptir. Bunlardan Tarlabaşı, meşhur Beyoğlu caddesinin yanına yerleşmiş, içinde her türlü dinden ve ırktan vatandaşın oturduğu renkli bir dünyadır... Filmin konusu bu semtteki, Beyoğlu'na çıkan yokuşlardan birinin alt kesimindeki bir mahallede geçer...

Filmin yurtiçi ve yurtdışında beklenen başarısının temel taşı ise; güçlü oyuncu ve teknik kadrosuyla görüntülenecek olan Türkiye'nin, 1955 yılındaki sancılı bir dönemecinin yansıtılması, bir kültür mozaiğine sahip İstanbul'un 1950'li yılların (1955) dekoru, kostümleri ve atmosferi ile tanınması ve dahada önemlisi Türk siyasetinin karanlıkta kalmış bir dönemiyle seyircinin yüzleştirilmesi olacaktır.

Dünya sinemasında modernizmin getirdiği rahatsızlıkların sonucu olarak (Ahlaki, Ekonomik, Sosyal Sorunlar) her ülkenin kendi tarihine ve o ülkeyi bütünleştiren değerlerinin incelenmesine yönelik bir çaba görülmektedir. Bu sayede toplumsal sürekliliği yaratan damarların yeniden kırılması ve sanat yoluyla topluma iletilmesi amaçlanmaktadır. GÜZ SANCISI da hikayesi, kurgusu ve sahip olacağı estetik ve sinematografisi ile dünya sinemasında yer alabilecek bir yapıt olacaktır.

Güz Sancısı | Filmin Konusu

Antakya'daki güçlü nüfuzu yüzünden DP'nin yakından ilgilendiği, babasının tek oğlu olan Behçet, İstanbul'da Hukuk Fakültesi'nde asistanlık yaparken, yetiştiriliş tarzı ve babasının etkili kimliğinin gölgesinde marjinal düşüncelere doğru sürüklenmektedir.

Behçet'i sürüklendiği yolda tökezleten tek şey, oturduğu dairenin karşısındaki bir başka dairenin penceresinde gizlice izlediği kadın olacaktır. Behçet tarafından izlendiğini bilen bu kadın Elena’dır. Elena, Beyoğlu'nun kozmopolit güzelliğini oluşturan eşsiz parçalardan biridir. Genç kadın, kendisi de eski bir fahişe olan babaannesi tarafından, üst düzey bürokratlara sunulan bir fahişedir. Babaanne ile torun arasında, yaşadıkları toplumda olmanın getirdiği dayanışmanın ötesinde, gizemli bir bağımlılık ilişkisi vardır.

Beyoğlu'na ağır ağır inmeye başlayan bu gergin siyasi atmosferin karanlığı altında Behçet ve Elena'nın yolları kesişir. İki gencin arasındaki karşı konulmaz aşk, kendini savunmaya çalışmaktadır. Elena ve Behçet, aşkın topraklarında "aynı", yaşadıkları ülkenin topraklarında "farklı" taraflardadırlar. Behçet, militan bir kalemin günbegün koyulaşan renklerle çizdiği politik çizgide yürürken; attığı her adım onu, Elena'dan, yani aşktan biraz daha uzaklaştırmaktadır. Elena ise, babaannesinin ona biçtiği, çıkışı olmayan yazgının duvarlarını Behçet'e duyduğu aşkla zorlarken, başka bir çıkışsız yazgının; sevgilisini teslim alan marjinal siyasetin duvarlarına çarpacaktır...